Susuz topraklarda çöl misali hıçkırık yalnızlığında üşüyen ellerim, bir mahşeri günün secdesinde buldu hiçliği.
Zindan yalnızlığında büyüyen göz bebeklerim al yanaklı çocuk masumluğunda yitirdi gözyaşlarını.
Kaybolan zincir, karanlığın kuytularında zifiri çağırıyor masum bakışları.
Mahkumuyum bu muhkem hücrenin kör yalnızlığında. Kuyularda yusuf sesi arar bu sezsiz bakışlarım.
Ruhun kemikleşen yarasında ve üşürken yalnızlığın ayazında korkuyorum bu sokakların hiç gelmeyen şafağından.Zindan yalnızlığında büyüyen göz bebeklerim al yanaklı çocuk masumluğunda yitirdi gözyaşlarını.
Kaybolan zincir, karanlığın kuytularında zifiri çağırıyor masum bakışları.
Mahkumuyum bu muhkem hücrenin kör yalnızlığında. Kuyularda yusuf sesi arar bu sezsiz bakışlarım.
Nefesin son anında bir gökkuşağı renginde aç perçemini.
Parmaklıklar ardından özgürlüğün alın yazısına bir tebessüm kondur.
Kalbin yarasına merhem diye aşk(c.c) dokundur.
Yangının alevine kül dokundur. karanlığın geceye bakan yüzünde sevda çehrene gül dokundur.
Gölgeye düşen aynanın yüz çevirdiği kömür karası bakışların nurunda bul kaybolmuşluğu…
Yırtık rüyalardan yamalı hülyalara serencam düştü bu gece. yalnızlkların darağacına badı saba düştü düşlerin hüznüne.
Kaybolduğum yitik pencerenin nefes alan son perdesinde, perdenin geceye düşen hüznünde çaresizliğim ile geldim yine
Bu şehrin caddeye bakan yüzünde tüm çehreler yalancı bir hayalin başrol oyuncusu . Kimlikler sahte , sözdeki muhabbet kafeste. Sıcaklığın yüze vuran terinde vücut sahte.
Yollar yokuşmuş şu düz görünen yalancı baharda. Yalan kelimesinin hayata düşen türevinde ne çok cümle varmış acıtılan yanda.
Hüzün gülünün günlüğü , gülün hüznünde kayboldu. Yılların durgun suyunda ölü denize gülüm düştü.
Rüzgar, çöllerin sevdiği meltem bakışlı saç okşayan .
Gönül dilinde savurduğun kum taneleri gecenin hüznü, çaresizliğin öğrenilmişliği var.
Pencereme konan bülbülün sesiymiş ruhumu deryalara daldırtan. Meğer doğduğum günmüş beni ağlatan.
Dünyanın mahrem perdesinde goncalara gül kokusu düşmüş. Hayal bakışlara dünün yorgunluğu düşmüş. Sözlere sahteliğin mühründen mürekkep düşmüş. Bilmem ki bu kaçıncı düşün düşlere düşmüşlüğü…
Duvara yansıyan kemalin cemale vuran nurundan al hücre nefesini.
Bulutlar karaya boyadı yarınları ve yarınlar bulutlara boyadı hazan bakışları
Bir sürgünün güvercin kanatlarında özgürleştim.Özgürlüğü güvercin kanadında kaybettim.
Yorgunum şimdi yaşam hapsinde . Ölüm özgürlüğünde son perde. Hıçkırığımı yitirdiğim her gece.
Parmaklıklar ardından gülümseyen hayallere kelepçeli kabışlarım şimdi kan kırmızısı . Bilmesinler beni ve zanlarda kaybolan bir yangının alevini.
Ebedlere edeple gel ezelden
Şefkati beslede gel mahremden
Düştün yine sözün kafiyesinde hicranlı perdeden
Zamanın çarkında eridim buzdan kafesten
Söylemeli kafiyesi yorgun nefesten
Aldığın her nefes hicran dolu besteden
Kördüğüm sırrında sisli bulutlara düşen ayak izlerinde söylemeli seherin en yanık türküsünü karanlığın dehlizlerinde…
handan sır..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder