Kır(ıl)Ma! Üz(ül)Me!




Müsaadenizle bir dakika nefes alabilir miyim?
Nedir bu kardeşim Allah aşkına nerde yaşıyoruz? Kimiz? Kimsin? Nesin sen? Nedir bu pervasızca hareketler enaniyet yüklü duruşun, sanki şu ayeti hiç duymamış gibisin;“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin.” (İsra:37)

Bize neler oluyor böyle? Neden bu kadar değiştik? O kadar çok soru yığını var ki kafamda hangisini önce zikretsem geride kalanlara haksızlık etmiş olurum. Ama içimde fırtınalar estiren, bana bu satırları yazdıran şu soru var ki her şeyi özetler herhalde?

Biz Müslümanlığı hangi boyutta yaşıyoruz?
Acaba İslamiyet’in “i” sinde mi takılıp kaldık. Yazık bizlere! Büyüyüp adam olmuşuz da karşımızdakini küçük görüyoruz. Acaba hayatta hangi sebep karşımızdakini azarlamak, onu hor görmek, aşağılamak için kâfi bir nedendir? Keşke o anda ne kadar küçüldüğümüzü anlayabilsek, o şeytani tavrın tüm benliğimizi nasıl esir aldığını bir fark edebilsek…
Ne oluyor bizim merhamet yüklü yüreklerimize, bir karıncayı incitmekten çekinen, Müslüman gönüller, hangi mantıkla bedenin Beytullah’ını acımadan yıkabiliyor. Sonra hangi yüzle mahcup oefendimo yüze bakabiliyor… Anlamak çok zor…
Birileri Allah korkusundan kalp kırmamanın hesaplarını yapıyor, Alem-i Ervah’ta verdiği söz aklına geliyor da “İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez”(H.Ş) ilkesine uygun hareket etmeye çalışıyor, ama diğerleri hangi şeytanî fikrin arkasına sığınarak ortaya mahcup bir yüz, kırgın bir kalp bırakıyor… Herhalde bunun hesabını vermek zor olsa gerek…
Aklıma İmam-ı Azam’ın yaşadığı şu hikmet dolu olay geliyor, yerinde bir paylaşım olacağını düşünüyorum.
İmam-ı Azam Ebu Hanife bir adamla tartışır. Adam, Ebu Hanife’ye çok kırıcı sözler sarf eder, buna mukabil Ebu Hanife adama şu karşılıkta bulunur:
-Sana, bana söylediğinden daha fazlasıyla cevap verebilirim ama vermeyeceğim,
-Seni Kadı’ya şikâyet edebilirim ama etmeyeceğim.
-Seni Allah’a da havale edebilirim ama onu da yapmayacağım.
-Sadece Allah’tan senin olmadığın bir cennet isterim.
Bunun üzerine adam yaptığı yanlışı anlar ve o yüce şahsiyetten özür diler.
Rabbim cümlemize özür dileme olgunluğunu nasip etsin, hatamız oldu ise affola…


Hiç yorum yok: