CUMHURİYETİN GÖZÜ YAŞLI ÇOCUKLARI
“Uğur Kaymaz’ım ben. 21 Kasım 2004’te örgüt üyesi diye, Mardin Kızıltepe’de 12 yaşında çocuk bedenine 13 kurşun sığdırabilen ve babam Ahmet’le ölen o çocuğum ben.
“Uğur Mumcu’yum ben. Gazeteciyim. 24 Ocak 1993’te karlı bir kış günü arabama konan bombanın havaya savurduğu ve failleri hala daha bulunamayan “Bir pulsuz dilekçe” yim ben.
“Erdal Eren’im ben. 12 Eylül cuntasının, 13 Aralık 1980’de, asılmaya engel 17 yaşımı 18 yaparak astığı, asanlara suçsuzluğunu haykıramayan, “Katillerrr…” diyemeyenim ben.
“Deniz Gezmiş’im. Ülkemin ABD Emperyalizmi altında inim inim inlediğini gören ve asılma pahasına söyleyenim ben. Şimdi, o zaman söylediklerimi, utanmadan... asılmadan, kahraman olarak ve benim niçin öldüğümü sormayarak söylüyorlar beni asanlar.
“Hasret Gültekin’im ben. 1993’te, 22 yaşımda Sivas’ta Madımak Otel’de 37 kişiyle canlı canlı yakılan, yakanları affedilen, iki ay sonra doğan oğlu “Roni”yi göremeyenim ben.
“Sabahattin Ali’yim ben. 1948’ de yazdığım yazıdan tutuklanan, “Aldırma gönül aldırma” deyip Kırklareli’nde faili meçhule kurban giden.
“Sabiha Sertel’im ben. İftiralarla 1945’te yakılan “Tan” gazetesinde yazan, yurt dışına çıkma zorunda kalan.
“Nazım Hikmet’im. Dünyanın bildiği ülkemin bilmediği, işine gelmediğiyim ben.
“Nezihe Muhittin’im ben. 1923’te “Kadınlar halk fırkası”nı kuran ama kadınların “Oy” kullanma hakkı olmadığı için partisi kapatılan.
“Güldünya Tören’im ben. Öncesinde, Devletin beni öldürmek isteyen aileme teslim ettiği, sonrasında hastanede yatağımda infaz edilirken kapımda nöbet tuttuğu, “Töre” ve cinsiyetçi sistemin cellatlarıma teslim ettiği.
“Medine Bircan’ım ben. 2002’de Çapa Tıp Fakültesinde sağlık karnesinde başörtülü fotoğrafım olduğu için kanser tedavisi yapılmayan “Cumhur”. Karneme başı açık fotoğraf için uğraşırken oğlum, son nefesini verenim ben.
“Hrant Dink’im ben. Şu malüm Ermeni. Daha çok yeni 19 Ocak 2007’de arkamdan, ense kökümden beni vuran “Puşt” kurşuna “Ürkek güvercin” haliyle karşı koyamayanım ben. Demokrasi, barış, özgürlük, kardeşlik ve birarada yaşamaktan başka birşey istemeyen. 301’e adanan bedelim ben.
“Musa Anter’im ben. 92’de “Barış”a arabuluculuk için çağrılıp Jitem’ce katledilen.
“Mustafa Suphi’yim. Sürmene açıklarında Topal Osman tetikçisi kahya Yahya’nın boğduğu 14 candan biriyim ben. Özgürlük şehidi, derin devlet’in ilk icraatıyım ben. Eşim “Mara”nin Topal Osman’a ganimet sunulması ve kapatma yapılmasıyla kahrolanım ben.
“Hüseyin Avni Ulaş’ım ben. Birinci Mecliste Demokrasi istediğim, “Tek adam” diktatörlüğüne karşı durduğum, muhalif olduğum için tasfiye gören, İzmir suikasti ile ilişkilendirilen, İstiklal Mahkemesinden aklanan, sefalet ve yoksulluk içinde ölenim ben.
“İskilipli Atıf Hoca’yım. Şapka devrimi öncesi yazdığım risale nedeniyle devrim sonrası idam edilen, “Kendimiz olma” adına didinen, iki gün mecliste idam sehpasında sallandırılanım ben.
“Mehmet Akif Ersoy’um ben. Cumhuriyet’in marşını yazan, “Allah bu millete bir daha İstiklal Marşı yazdırmasın” diyen, ülkemden Mısır’a “Tehcir” edilen, ülkeme hasret “Küskün” ölenim ben.
“Cavit Bey’im ben. Maliye Nazırlığı yapan, şan, şöhret, makam, ikbal gören, “Memleketin ihtiyacı toprak değil insan’dır” diyen ama beş parasız ölen. Eşi ve çocuğuna arkadaşlarının bakmak zorunda kaldığı, öldüğüme değilde, “İsnadsız” iftiralarla böyle öldüğüme kahrolanım ben.
“Behice Boran’ım ben. Hem TİP’in hem Cumhuriyet’in milletvekili. Kadın’ım, mücadele edenim, çile çektirilen ve sürgünde 77 yaşımda ölenim ben.
“Said Nursi’yim. Nam-ı diğer adı “Çile” olanım, “Sürgün” olanım ben. İnsanına, toprağına hasret yaşatılan, Necip Fazıl’ın deyimiyle “Çin İşkencesi ” ne tabi tutulanım ben.
“Bülent Tanör’üm ben. Öldükten sonra tüm “Dava”larını kazanan, Cumhuriyet savunusuna sığınıp Kemal Alemdaroğlu’nun her türlü haksızlığı yaptığı ve yaptığıyla kaldığıyım ben.
“Aziz Nesin’im. Bana suç “İsnad” edenlerin yaşı kadar kitap yazan, ülkemi dünyaya tanıtan ama hep çektirilen, yakılmak istenen.
“Adnan Menderes’im ben. Önce baş’a “Tac” edilen sonra Yassıada’da “Hiç” edilen. Devlet’i korurken Devlet’in korumadığıyım ben.
“Ahmed Arif’im ben. Memleket sevgisini şiir şiir işleyen, “Hasretinden prangalar eskittim” dedirten, çile yazan, çile kuşananım ben.
“Ahmet Kaya’yım. “Acı çekmek özgürlükse/ Özgürüz ikimizde” diyen, “Kürtçe” konuşulsun istediğim için “Medyatik linç” le yok edilenim ben.
“Ali Şükrü Bey’im ben. Trabzon mebusuyum 1. mecliste. Muhalifim, “Tan” Gazetesinde yazarım düşüncelerimi. Boztepe’den, yattığım yerden izlerim evlatlarını Topal Osman’ın eliyle yemesini Cumhuriyet’in.
“Aram Esayan’ım ben. 6-7 Eylül’de küçücük dükkanı ile hayata asılan, kimliğini savunan, ülkesini seven, eğilmeyen, kırılmayan, bükülmeyen ama Ermeni olduğu için başına herşey gelenim.
“Resik Hüseyin’im ben. Babam Seyit Rıza ile Dersim’de 1937’de idam’a birlikte giden. 17 olan yaşı aynı gece 21’e çıkarılan.
“Suat Derviş’im ben. “Fosforlu Cevriye”yim. Romancıyım, Feminist’im ama çilemi de 1953-63 yıllarında yazdıklarımın hoşa gitmemesi nedeniyle İsveç ve Fransa’da çekenim ben.
“Türkan Baştuğ” um ben. Birinci Meclisin 18 kadın mebusundan Antalya mebusu. Atatürk’ün “Bu mecliste Başbuğ benim, sen Baştuğ ol” dediğinde soyadı değişenim ben.
Evet... Biz hepimiz bu Cumhuriyet’in gözü yaşlı çocuklarıyız.
Kurduğumuz Cumhuriyet yaşıyor, biz yaşamıyoruz.
84 yıldır ağlıyor, acımızı içimize akıtıyoruz.
Biz… hepimiz… Cumhuriyetin gözü yaşlı çocuklarıyız.
Ve... bu kadar da değiliz.
Şinasi Haznedar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder