Sevgi Çiçeği Ne İster...



Neden sevgi çiçeği? Her canlı gibi çiçekler de solar, evet, fakat Allah için açmış bir sevgi çiçeği katiyen solmaz, soluyor gibi görünse de -kabz hallerinde olduğu gibi, tohumlarını saçar gönül toprağına ve bir ölür, on dirilir, yüz dirilir; bir biterken, bin biter yerden.
Peki, aşkın sevgiden farkı ne ki? Kanaat-i âcizânemce, yangına dönüşmüş muhabbete aşk ismi verilir, ateşli sevgi yani. Halkımız arasında “kara sevda” denilen durum. Kor gibi kıpkırmızı bir halde yana yana artık bitmiş, kapkara bir kömür kesilmişlik hali. Aşklarda platonik cihet her zaman sözkonusu olur. Kişinin hayalinde kurguladığı, düşlerinde süslediği ideal sevgili. Güllerin renklerinin kendine göre manaları vardır, hemen bütün kültürlerde. Sözün bittiği yerde güllere yüklenen bu anlamlar hususiyle gençler arasında ciddiyetini korumaya devam ediyor.
Sevgi çiçektir, aşk güldür, öyle sembolize edilmiştir. Bunda çiçek ile gülün görünüşlerindeki câzibe farkı, duruş farkı, koku farkı, ağaç farkı gibi unsurlar etken olmuş olabilir. Dolayısıyla “sevgi çiçeği”, “aşk gülü” demek daha isabetli olur, duyuş ve düşünüş açısına göre, yorumlama keyfiyeti itibariyle.
 Bu bakımdan: Kalplerinde Allah’a karşı muhabbet duyanların mahiyetlerinde Allah’a karşı uzatılmış sevgi çiçeği vardır, nazar-ı ilahîyi kendine celbeden, tecelligâh kılan. Kalplerinde Allah’a karşı aşk bulunanların gönül bahçelerinde Allah’a adanmış aşk gülleri vardır, teveccüh-ü ilâhîyi cezbeden, beytullah kılan. Allah aşkı, gözleri uykusuz eder, emelleri kısaltır, malı-mülkü yoluna harcatır, eşi-çocuğu fitne olmaktan kurtarır, dostları “ötürü”ye bağlar; yani herşeyi ve herkesi “Allahtan ötürü” sevdirir, şiir şiir söyletir, nesir nesir yazdırır, hitabe hitabe konuşturur..
kâh Yunus eder; nara attırır, sular gibi çağlatır, eyyüp gibi ağlatır, ciğergâhı dağlatır, kısaca izhar eder..
kâh Mevlana gibi içten içe yandırır, mum gibi eriye eriye aydınlatır, izhardan haya eder, kendini ihfa eder. 
Aşkın sevgiye dönüşümü, sevginin de aşka dönüşümü mümkündür? Bir takım şartlara bağlı olarak kimi durgun sevgiler, yerlerini büyük dalgalı aşklara terkederken, bazı çağlayanlardan hız almış coşkun ve taşkın aşklar da göllerin sessizliğine ve dinginliğine dönüşebiliyorlar. Hayat zik-zaklarla örülü. Yollar inişli-çıkışlı. Hissiyât ve letâif yumağı kalb-i insanî de sürekli bir değişimler ve yenilikler kuşağında atıp durmakta…
Evet, sevgi çiçektir, aşk güldür. Peki sevgi çiçeği ne ister? Sevgi çiçeği, kan ile aşılanmak, alınteri ile beslenmek, gözyaşı ile sulanmak ister. İnsan için hava, su, ekmek gibi, ışık, ısı ve sıvı misali sevgi çiçeği ihtiyaç hisseder kan, alınteri ve gözyaşına. Ne demek yani?
 Gözyaşı, yani çağıl çağıl bir sevgi, alev alev bir arzu. Romantizm, her insanın en özel duygusallığı, hissî yanı; hem bâtını ile, hem de zâhiriyle. Literal anlamıyla değil, genel-geçer kullanılışıyla menfi noktalarından soyutlanmış bir romantizmin ünvanıdır esasen gözyaşı. Alınteri, yani gayret, sebat, fedakarlık. Realizm, sevgi sarayının üzerinde yükseldiği sütunlar, direkler. Hayatın gerçeklerine riayet. Zülkarneyn’in cihan hükümranlığını kazanmasında “fe etbea sebebâ” kuralı, sebeplere tabi olma ve şartlarını yerine getirme metodunun adıdır alınteri.
Kan, kalbini-ruhunu bağışlamak, bütünüyle adanmışlık. İdealizm, kalplerin birbirinde kaynaştıktan/özleştikten/özdeşleştikten sonra kendilerini adadıkları en mukaddes mefkure. Kanın sembolü olduğu anlamlardan bir tanesi de, yeri geldiğinde sevgili için ölmesini bilmektir, ruhunu feda edebilmektir, onun canını kendi canına tercih edebilmektir.
İnsanın niyetleri, kalbinde birer tohum gibidir, kan damlaları mesabesinde. Kalplerdeki kanlar, niyet tohumlarıdır; o hem candır, ruhtur. Gözyaşı, o kalp tarlasındaki (kanın sembolize ettiği) niyet tohumunu sular, besler. Alınteri ise niyetlerdeki ideallerin erzakı, kût u gıdası olan topraktır. 
Sevgiyi gözyaşlarıyla daima canlı tutmak, alınteriyle sorumluluklarını yerine getirmek ve kanıyla ruhunu fedaya hazır bir adanmış sevgili olmak. İşte sevgi ve gözyaşı-alınteri-kan üçlüsü. Şöyle de denebilir: Sevgilinin kalbindeki sevgi çiçeği, kalbimizin kanıyla canlanır, ruhen hayat bulur, filizlenir; gözlerimizin yaşlarıyla sulanır, tomurcuk çıkarır, çiçek açar; ve alnımızın terleriyle de meyveye durur, bedenî-ruhî bütünümüze dünya-ahiret gerekli/faydalı bir iksir olur, yaşatıcı bir nefha-i Hayy olur.
Kısacası: Gözyaşı romantizmin sembolüdür, alınteri realizmin, kan da idealizmin. Allah sevgisinde dinî romantizm, realizm ve idealizmi bir hamur şeklinde mayalayabilmiş bir kalp, tecelligâh-ı ilahîdir, nazargâh-ı sübhânîdir, beytullahtır.
Hz. Ali’nin ifadesiyle “Allah sevgisiyle dolu bir kalpten daha zengin bir hazine olamaz.” Allah için hergün ya kalbimizde bir kanlı mercan sızısı duyuluyorsa, ya alnımızdan birkaç damla amel teri dökülüyorsa, ya da gözlerimizden inceden inceye özlem yaşları süzülüyorsa.. muhakkak seviyoruzdur, seviliyoruzdur ve sevdiliriliyoruzdur…
Güzeller Güzeli, bizleri güzelliğine âşık-ı sâdıklardan eylesin.. o Sevgililer Sevgilisi En Sevgili bizi sevgisine mecnûn-u ma’kullerden kılsın ve gönlümüzü çiçeklerle bezenmiş bir bahar yamacı, yahut renk renk, desen desen açmış bir gül bahçesine dönüştürsün, inşâallahülhabibülvedûd.
--



Hiç yorum yok: