ALLAH DOSTU DERKİ.....

?ui=2&view=att&th=1264b6c9a40cfbe2&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_1264b6c9a40cfbe2&zw

?ui=2&view=att&th=1264b6e0f78d7c64&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_1264b6e0f78d7c64&zw
Kimseye ne derdini,
Ne acını,
Ne ızdırabını,

Açma... Melek bile bilmesin...
ALLAH’a aç her derdini. Arzularını... Utanmazsan eğer...

“Yan, ama tütme!..”

Yazılandan gayri gelmez.

İyisi de gelir fenası da.

Hepsini hoş gör!..
Kadere boyun eğ!..

Elde olmayan birşey vardır.

Kader.

Onunla mücadele edilmez...

Kendini bir ekranda görüp işiten insan, bu perdenin içindeki gönüldür... Gönül insanın gölgesinin gölgesinin mânevî görünmez gölgesidir.
Gönül ALLAH’a bağlanmanın ismidir.

Bir âlemde yaşıyoruz.

Fakat içimizde, mekân olan cesedde kudret âleminden bir şey taşıyoruz o da gönüldür.
Mutlak olan ALLAH’dır.

Her şey O’ndan fakat hiç bir şey O değil...
O’nu göremiyoruz.

Zira O’nun dışında değiliz...

O hâlde içine dön!..

Çok şükür ki kusurlar,

Hatâlar koku hâlinde değildir.

Koku hâlinde olsaydı birbirimizin yanında duramazdık...

Bu günün insanları ara sıra kendi kendilerini hatırlıyorlar.

O da ne zaman?

Söylemekten utanırım.

Hani bazı yerlerimiz vardır ülkemizde “deprem” sebebiyle hatırlarız. Yazık...

ALLAH kelâmında :

“Kul ve hayvan hakkı ile bana gelmeyin!” diyor.
Bu ne demektir?
“Ahirete böyle gelmeyin!” demek değildir.

Mânâ-yı emri anla!

Onun içinde bir merhamet, acıma ve sevgi gizlidir. Eşek...
İnsanların ruhî hamulesi olan ilâhî tarafı ki, buna biz “âdemiyyet” tarafı diyoruz.
Bu hamule ile temas için şu sözleri bilmek lâzımdır:

RAB. ÎLAH. HAKK gibi mübârek lâfızlardır.

Rabbi’s- semâvat.

Rabbü’l- maşrıkeyn.

Rabbü’l- magrıbeyn.

Rabbi’r- Rahîm.

Rabbi’l- felak.

Rabbi’n-nas.

Lâ ilahe.

Hakkı’l- Mübin.

Bunlar nedir?
Bu lâfızların yerine ALLAH lâfzı konamaz.

O hâlde bunlar nedir?
ALLAH ile konuşmak için hitap kelimelerini bilmek lâzımdır.

Dikkat son söz şu:
Mansur:

“Ene’l- HAKK” dedi.

“Ben ALLAH’ım” demedi.
Bunu hâllet ben söyleyemem.
Söylersem her yer karışır.

Zâten evvelce karışmış...

Kelamullah şeklen Arap’çadır amma aslen ALLAH’cadır.

Bunu bil, gaflet etme!

ALLAH her yerde hazır ve nazır değildir.

Her şey ALLAH’da hazır ve nazırdır.

İnsanın gözü, aklı kadar görür.

Ama kulağı öyle değildir.

Es SEMİ’ül- BASİRdir.

Es SEMİ’ evvel söylenmiştir.

Görmeyen peygamber gelmiştir, fakat sağır peygamber gelmemiştir, yoktur.

ALLAH insana anlama bakımından nüzul ederek, ses hâlinde tecellî etmiştir.

Bu, insana büyük bir iltifatı rabbanidir...
“Gürültü yapma!”.

“Sesinizi nebînin sesinden fazla yükseltmeyiniz!”
“ALLAH yavaş konuşanları sever!”

Bu âyet ve kudsî hadis nedir?

Anla!

Budalalık etme!..

Bu lâfa da gücenme!

Ben anlayamayana anlatamadığımdan kendime söylüyorum.

Bak sana ağzında kemiksiz bir et parçası dil var ya, onun anatomisini söyleyim.

Şaşırır kalır insan aklı...

Dil ucu üstü gıdıklanır, bazen kaşınır.
Yanak içleri sıcak-soğuk,

Damak tuzlu, acı, sıcak soğuk hislerini alırlar.

Dimağa götürür onun atomlarını dimağdaki bilgisayar cinsini hemen söyleriz: Tuzlu, Tatlı, Acı, Sıcak,Soğuk, Ekşi gibi...

İnsanın yapacağı birçok şey vardır.

Yapamayacağı birçok şeyler vardır.

Bunları biliyor musunuz?...
Nasihat vermek bugün imkân dışında kalmıştır.

Nasihat kelimesinin mânâsı “öğüt” değildir.

“Araç-gereç” in mukabili de “malzeme” olmadığı gibi...

Malzeme kelimesinin yerini tutmaz.

O mânâyı vermez.

Kuru bir lâf olur.

Nasihat demek :
İnsanın yaratılışında mânevî taraftan birçok ulvî ilâhî his ve duygular vardır.

Kelâm ve İlim ile bunların merkezlerine inerek onları geliştirmek âdetâ dimağdaki ilâhî bilgisayar tuşlarına geçirip içindeki nüveyi ortaya çıkarmak için o merkezleri okşayarak bazen sen ve yumuşak bir nevi vaaz etmektir.
Bir tohumda gizli “çınar”ın ortaya çıkması için yaratılışında ona verilen emir üzere hareket eder.
“Toprak, hararet, güneş, su’yu sana bulan çalışma ile ortaya çık!” emri...
Kültür, Edebiyat, Müzik, An’ane, Tarih her şey bunda âmildir.

İnsan ALLAH’ın sevgisi ile yaratılmış en güzel mahlûktur.
Bu güzellikte olan insanlar anlamadıklarına daha çok inanırlar.
Manevî meselelerde hiçbir sisteme girmeden düşünmek lâzımdır.

Güya tekâmül icabı her şeyimiz değişti.

Hâlâ da değişiyor.

Bu günkü Türkçe gibi değişen ve başıboş bir dil ile, eskiyi kitabları ile anlatmak imkân haricine çıkmıştır.
Bu dil ile hiç kimse kendi içine inmeye muvaffak olamaz.
Nasihatdaki kitabların kelimelerin yerine varacak “malzeme” bugün kalmamıştır.
Araç gereç’in işi de değildir bu... SELAM VE DUA İLE....

?ui=2&view=att&th=1264b6d59575c169&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_1264b6d59575c169&zw

Hiç yorum yok: