Gel, Kendine Gel..!


Gönlümün ufkundan, can damarıma doğru biri bağırdı:

- GEL !…

Sonra her türlü fikrin ve düşüncenin kasırgasından bir ışık yol gösterdi:

- GEL !…

Ve bütün yolları yay gibi büktü, sonunu başına bağladı, bir yanda kuyuyu bir
yanda minareyi göstererek haykırdı:

- GEL !…
eydiluyumard8.jpg
“……” – “……..” gibi manşet olan kelimeleri sildi ve heceledi:

- Gel Gel Gel !…

Bu ses eriyip gitti. Manâlar maddeleşti
“GEL” kelimesi basit bir emir oldu, tükendi.

Şu hal karşısında kaybolan manâya hasret kaldım. Her şeyi unuttum"GEL"deki
manâyı aradım.

Gezerken bir " GEL " diyeni duysam döner bakardım, başka birisine el ediyor.
Her oynayan yaprakta, her şafakta ve her grupta bu manâya koştum.

Nihayet kıvılcım zulmeti emdiği bir anda, yine aynı ses aynı manayla " GEL !.." diye
bağırdı. Koştum koştum dizlerimin bağı çözülünceye kadar koştum. Birde baktım ki
"GEL" diyen iki elini " GEL!.." der gibi sallıyordu.!

Buna bir manâ veremedim şaşırdım!

Aynı şefkatle merhamet yüklü ses devam etti:

- KENDİNE GEL !…

Heyhat ! Başka şeylere koşmaktan o kadar çok yorulmuştum ki öz benliğimi aşıp
kendime gelmem çok zordu.

“Terazi kendini tartmaz” derler ne acı gerçek..

- KENDİNE GEL !…

“Geceleyin bir ses böler uykumu,
İçim ürpermeyle dolar:
-Nerdesin?
Arıyorum yıllar var ki, ben O’nu.
Âşıkıyım beni çağıran bu sesin.

Gün olur sürüyüp beni derbeder.
Bu ses rüzgârlara karışır gider.
Gün olur peşimden yürür beraber,
Ansızın haykırır bana:
-Nerdesin?

Bütün sevgileri atıp içimden,
Varlığımı yalnız O’na verdim ben,
Elverir ki, bir gün bana derinden.
Ta derinden bir gün bana
“Gel” desin.“

Hiç yorum yok: