Demek ki her zorlukla beraber bir kolaylık vardır.


Bütün hayatımız boyunca bizi üzen, korkutan, kolumuzu-kanadımızı kıran, ümitsizliğe düşüren yığın yığın olaylarla karşılaşıp durmaktayız.
Üstelik, inancımız ve hayat tarzımızdan dolayı bazen suçlu muamelesi de görebiliyoruz. Zayıf görüldüğümüz için hakarete uğrayabiliyor; şefkatle uzattığımız elimize tokatla karşılık verilebiliyor.
Ne tarafa dönseniz, kapılar yüzünüze kapatılmış gibidir.
Böyle anlarda herşeyin bittiğini sanır, kendi hayatınızı omuzlarınızda bir yük gibi hissedersiniz.
Oysa bütün sıkıntılar, dertler, üzüntüler bir imtihan. Dertsiz-tasasız bir hayat nasıl bir imtihansa, bu da öyle bir imtihan. İlk insan Hz. Adem A.S.’la başlamış, kıyamete kadar bütün insanların tabi tutulacağı bir imtihan.
Ne peygamberlerin, ne de Allah’ın has kulları velilerin uzak kalabildiği bir imtihan. Sabredip vazifelerinden dönmeyenlerin, isyanı aklına bile getirmeyenlerin yüz akıyla çıktıkları bir imtihan.
Demek ki sıkıntı ve zorluklarla sınanmak genel bir kanun. ‘Niçin böyle?’ sorusu beynimizi kemiriyorsa bilmeliyiz ki:
Karanlık olmasaydı, aydınlık bilinemezdi.
Düşmanlar olmasaydı, dostların kıymeti anlaşılamazdı.
Korkular yaşanmasaydı, ümit etmenin zevkine varılamazdı.
Kötülükler olmasaydı, iyinin bir anlamı olmazdı.
Yani zıtlıklar varlığın, varolmanın tabiatında var.
Düşünün ki, alemlerin yüzüsuyu hürmetine yaratıldığı Hz. Peygamber (A.S.), bir insanı en derinden sarsacak üzüntüler, sıkıntılar, korkular yaşadı. Kovuldu, taşlandı, yaralandı, hakarete uğradı, arkadaşlarını ve hatta evladını toprağa verdi. Peygamberlerin şahı idi ama aynı zamanda bir çile ve sabır peygamberi idi.
O’nun hayatındaki sıkıntıları da bizim hayatımızdakileri de şüphesiz Allah yarattı. O hiçbir şeyi abes yaratmadığına göre, sıkıntılarımızda da elbette nice hikmet ve sebepler var. Kimini anladığımız, ama çoğunlukla anlayamadığımız sebep ve hikmetler.
Cenab-ı Rabbu’l-Alemin, Mekke’de üstüste yaşanan sıkıntılardan dolayı Rasulünün kalbini İnşirah Suresi ile rahatlatırken, bizim kalplerimize de sonsuz şefkatiyle fısıldamıyor mu?
“Biz senin göğsünü açıp genişletmedik mi? Senin belini büken o ağır yükünü indirmedik mi?
Hem senin şanını da yüceltmedik mi?”
Demek ki her zorlukla beraber bir kolaylık vardır. Evet kesinlikle zorlukla beraber kolaylık vardır.
O halde bir işi bitirince, hemen başka işe giriş, onunla uğraş!
Ve sadece Rabbine rağbet et, O’na yönel!” (İnşirah/1-8)
Rabbimiz bu surede bütün müminleri de zorluğun ardındaki kolaylıkla müjdeleyip, uymaları gereken prensibi bildiriyor.
Evet; hayatımız boyunca çeşitli zorluklarla karşılaşacağımıza şüphe yok. Korkacak, üzülecek, acı duyacağız.
Belki karamsarlığa düşecek, kimi zaman da ümit ve ümitsizlik arasında yalpalayacağız.
Ama zorluğun bulunması, kolaylığın geleceğine bir işaret. Bu ilahî prensibe inanıp, yılmayacağız. Zorlukları kalb genişliği ile karşılayacak, bir işi bitirince veya bir işle ilgili yapabileceğimiz bir şey kalmayınca, gücümüzün yettiği başka işlerle uğraşacak, hem kendimizin hem de diğer insanların dünya ve ahiret mutluluğu için elimizden ne gelirse yapmaya çalışacağız. Çeşitli zararlara maruz kalsak da, bizim gayemiz hep iyilik olacak.
Gevşekliğe, ümitsizliğe düşmeye hiç gerek yok. Dün, belki sevindiğimiz bir gündü. Belki de “Allah düşmanımın başına vermesin” dedirten günlerden biriydi. Ama herşeyiyle birlikte yaşandı bitti. Neticede yaşadıklarımızı takdir edecek, son kararı verecek olan Allah. Herşey O’nun hükmü altında. Yaşananları O’na havale edip, her an yeni bir başlangıçla yaşamaya devam edeceğiz.
Başımıza gelen kötü şeylerin hakkımızda hayır olmadığını, ya da kaybedilenlere karşılık neler kazandığımızı kim bilebilir?
Herşeyi bilen Allah’a sığınıp, O’na güvenip, şu kısacık hayatın zorluklarına sabrederek O’nun huzuruna yüz akı ile çıkmaya çalışmaktan başka çare var mı?
“Gevşemeyin. Ve üzülmeyin. Eğer inanmış iseniz, en üstün olan sizsiniz.” (Al-i İmran/139)
“... Allah’ın rahmetinden asla ümidinizi kesmeyiniz. Çünkü kâfirler dışında hiç kimse Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.” (Yusuf/87)
“Rabbin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümidini keser ki?”
(Hicr/56)
“Ey kendilerine zarar vermede haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin! Allah dilerse bütün günahları bağışlar. Çünkü O çok affedici ve çok merhametlidir.” (Zümer/53)

Audici

Hiç yorum yok: