Bu da geçer ya hu !..
Allahü teala , ihmal etmem , imhal ederim buyuruyor
İmam-ı Rabbani ''kuddise sirruh'' bin yılından sonra ahir zamandır buyuruyor . Kendisinden sonraki ulema-i islam da bunda hemfikirdir .
Hadis-i şerifler ;
(Bu din garip olarak geldi yine garip olarak gider . Müjdeler olsun o gariplere) [Müslim] .
(Bir zaman gelir , sünnetim unutulur ,bid'atler yayılır . Sünnete uyanlar garip olur , yalnız kalır . Bid'atçiler , kendilerine çok arkadaş , yardımcı bulur . O zamandaki müslümanlar , sudaki tuz , sirke içindeki kurtçuk gibi zor şart altında yaşarlar , dinlerini korumaları güçleşir , avuçtaki ateş koru gibi , bırakırsa söner , tutarsa elini yakar) [Şir'a] .
(Ahir zamanda çok büyük süslü camiler olacak , içinde bin kişi namaz kılacak bir mü'min çıkmayacaktır) [Deylemi] .
Allahü teala , ezelde takdir ettiği ve Levh-il Mahfuza yazıldığı vechile, zamanı saati gelince Muhammed aleyhisselamı bir kavme değil bütün yeryüzüne Resul olarak gönderdi . Peygamber efendimiz kendisine nazil olan ayetleri 23 yıl boyunca Allahü tealanın emri ile beyan eyledi yani açıkladı .
Necm suresi 4. ayetinde mealen , (Onun sözleri vahiydir) buyuruluyor . Kur'an-ı kerimde her bilgi vardır ancak açık değildir . Peygamber efendimiz bunları vahiy ile öğrenmiş ve gerektiği kadarını ümmetine öğretmiştir .
Peygamber efendimiz kendisine gelen Din-i İslamı eshab-ı kiramına 23 yılda kalen ve halen öğretmiştir . Eshabı da peygamber efendimizden öğrendiklerini iknci kuşağa yani tabiin-i kirama ulaştırmıştır . Bunlar da üçüncü kuşağa yani tebe-i tabiine bildiklerini ve işittiklerini söylemişler ve öğretmişlerdir . Peygamber efendimiz bu üç kuşağın zamanını ve mensuplarını övmektedir .
Tabiin ve tebe-i tabiin mensubu mübarek insanlar kendilerine ulaşan bilgileri tedvin etmişler yani fevkalade bir şekilde kitaplara geçirmişlerdir .
Bu iki kuşağın alimlerine Ehl-i Sünnet vel-Cemaat alimleri denir. Ehl-i sünnetin kurucusu , tabiinden İmam-ı Azam efendimizdir . Diğer üç mezhep imamlarımız tebe-i tabiindendir . Bu dört mezhebin iman bilgileri aynıdır . Amelde ictihadın rahmet-i ilahisi olarak bazı farklılıklar vardır .
Sonra gelen ehl-i sünnet alimleri , tefsirde , hadiste ve fıkıhda bunların kitaplarını esas almışlar , bu bilgileri izah etmekte aklı yardımcı saymışlardır. Yani kendi akıllarını değil nakli esas almışlardır . Ehl-i sünnet islamı şanlı ve şerefli Osmanlı idaresinin sonuna kadar böylece devam etmiştir .
Peygamber efendimizin haber verdiği yetmiş iki dalalet fırkalarının başı çekenleri , şianın kurucusu Abdullah ibni Sebe gibi yahudi ve vehhabi denen fırka-i mel'ûnenin kurucusu Muhammed ibni Abdülvehhab gibi ingiliz uşağı ve benzerleri , sivad-ı azam olan nakli esas alma yolunu bırakarak kendi sakim akıllarını baz almışlar , akıllarınca islamiyyet türetmişlerdir .
Osmanlıdan sonra emperyalistler , istila ettikleri İslam alemini sömürge haline getirmişler , yetiştirdikleri veya avladıkları , müstemleke aydını , din adamı (!) , islamcı yazar(!) gibi din ve iman hırsızlarını meşhur ederek , toplumları, toplum mühendisliği yönlendirmesiyle bunların peşinde sürü haline getirmişlerdir .
Tarihde dört hak mezhebin mensupları ve bunlara uyan bütün tarikatler ve cemaatlar asla bir birbirlerini dışlamamışlardır . Din kardeşliği hiçbir şekilde gözardı edilmemiştir .
Ehli sünnetden sapışın kırılma noktası , Edille-i şer'iyye olan kitap , sünnet, icma-ı ümmet ve kıyas-ı fukaha esasını yani Ehl-i sünnet alimlerinin yolunu bırakarak , kendi akıllarını beğenen müstekbirlerin Kur'an-ı kerime sakim akıllarınca mana verip yorumlamalarıdır . İngiliz casusu Hempher de , ingilizlerin islamiyyeti bozma planlarının esası olarak , edille-i şer'iyyenin son üçünü unutturmağı , yok saymayı ve Kur'ana da istedikleri gibi yorum getirmeği öngördüklerini yazmaktadır .
Bütün bozuklukların altında , şanlı islam tarihinde gelmiş , geçmiş olan ulema-i islamı yok sayıp , onlardan nakil yapmayıp , onların kitaplarının okunmasına mani olarak kendi bozuk , aldatılmış veya uzaktan kumandalı akıllarıyla sözde tefsir , meal ve din kitabı yazarak arkalarından sürüklenen cahilleri aldatmaları yatmaktadır .
İmam-ı Rabbani hazretleri 500 sene evvel zamanının bir alimine ve şeyhine yazdığı 157. mektubunda , (Kur'an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden sizin ve bizim anladıklarımızın hiç kıymeti yoktur . Ehl-i sünnet alimlerinin anladıklarına ve kitaplarında yazdıklarına uymakla mükellefiz) buyuruyor . Başka bir mektubunda , (Kıyas ve ictihad dinin dört temelinden birisidir . Buna uymakla mükellefiz . Keşif ve ilham böyle değildir , bunlara uymakla mükellef değiliz . Evliya bile olsa keşfi ve ilhamı islamiyyet bilgilerine uygun ise yalnız kendisine senettir. Başkalarına senet olamaz) buyuruyor .
İslamiyyet günümüze kadar tertemiz gelebilmişse ve ecdadın kütüphaneleri doğru kitaplarla ağzına kadar doluysa bu , ehl-i sünnet alimlerinin hassasiyyeti ile onların yolunda olan Osmanlı, Selçuklu , Babür, Abbasi , Emevi ümerasının sayesindedir .
Alparslan gazi , ( Biz sade müselmanlarız , bid'at nedir bilmeyiz) derken , Osman gazi dedemiz , (Enbiya vü evliyaya istinadım var benim) diyor .
Osmanlıdan sonra tesbihin ipi koptu . Müslümanlar garip oldu . İslamiyyet fert planına çekildi . Emperyalistler ve yerli işbirlikçileri ile petro dolar gücü hükümferma oldu . Gusül abdestini bilmeyenler Süleyman oldu .
Her şey takdir-i ilahi iledir . Bu günlerin geleceğini Peygamber efendimiz haber vermişti . Öylece olagelmektedir . Güneş bater gece olur , gün doğar gündüz olur .
Gider hâb-i tegâfül didelerden dûr olur bir gün
Bu meclis böyle kalmaz mestler mahmur olur bir gün
Bu da geçer ya hu !..
Allahü teala , ihmal etmem , imhal ederim buyuruyor
İmam-ı Rabbani ''kuddise sirruh'' bin yılından sonra ahir zamandır buyuruyor . Kendisinden sonraki ulema-i islam da bunda hemfikirdir .
Hadis-i şerifler ;
(Bu din garip olarak geldi yine garip olarak gider . Müjdeler olsun o gariplere) [Müslim] .
(Bir zaman gelir , sünnetim unutulur ,bid'atler yayılır . Sünnete uyanlar garip olur , yalnız kalır . Bid'atçiler , kendilerine çok arkadaş , yardımcı bulur . O zamandaki müslümanlar , sudaki tuz , sirke içindeki kurtçuk gibi zor şart altında yaşarlar , dinlerini korumaları güçleşir , avuçtaki ateş koru gibi , bırakırsa söner , tutarsa elini yakar) [Şir'a] .
(Ahir zamanda çok büyük süslü camiler olacak , içinde bin kişi namaz kılacak bir mü'min çıkmayacaktır) [Deylemi] .
Allahü teala , ezelde takdir ettiği ve Levh-il Mahfuza yazıldığı vechile, zamanı saati gelince Muhammed aleyhisselamı bir kavme değil bütün yeryüzüne Resul olarak gönderdi . Peygamber efendimiz kendisine nazil olan ayetleri 23 yıl boyunca Allahü tealanın emri ile beyan eyledi yani açıkladı .
Necm suresi 4. ayetinde mealen , (Onun sözleri vahiydir) buyuruluyor . Kur'an-ı kerimde her bilgi vardır ancak açık değildir . Peygamber efendimiz bunları vahiy ile öğrenmiş ve gerektiği kadarını ümmetine öğretmiştir .
Peygamber efendimiz kendisine gelen Din-i İslamı eshab-ı kiramına 23 yılda kalen ve halen öğretmiştir . Eshabı da peygamber efendimizden öğrendiklerini iknci kuşağa yani tabiin-i kirama ulaştırmıştır . Bunlar da üçüncü kuşağa yani tebe-i tabiine bildiklerini ve işittiklerini söylemişler ve öğretmişlerdir . Peygamber efendimiz bu üç kuşağın zamanını ve mensuplarını övmektedir .
Tabiin ve tebe-i tabiin mensubu mübarek insanlar kendilerine ulaşan bilgileri tedvin etmişler yani fevkalade bir şekilde kitaplara geçirmişlerdir .
Bu iki kuşağın alimlerine Ehl-i Sünnet vel-Cemaat alimleri denir. Ehl-i sünnetin kurucusu , tabiinden İmam-ı Azam efendimizdir . Diğer üç mezhep imamlarımız tebe-i tabiindendir . Bu dört mezhebin iman bilgileri aynıdır . Amelde ictihadın rahmet-i ilahisi olarak bazı farklılıklar vardır .
Sonra gelen ehl-i sünnet alimleri , tefsirde , hadiste ve fıkıhda bunların kitaplarını esas almışlar , bu bilgileri izah etmekte aklı yardımcı saymışlardır. Yani kendi akıllarını değil nakli esas almışlardır . Ehl-i sünnet islamı şanlı ve şerefli Osmanlı idaresinin sonuna kadar böylece devam etmiştir .
Peygamber efendimizin haber verdiği yetmiş iki dalalet fırkalarının başı çekenleri , şianın kurucusu Abdullah ibni Sebe gibi yahudi ve vehhabi denen fırka-i mel'ûnenin kurucusu Muhammed ibni Abdülvehhab gibi ingiliz uşağı ve benzerleri , sivad-ı azam olan nakli esas alma yolunu bırakarak kendi sakim akıllarını baz almışlar , akıllarınca islamiyyet türetmişlerdir .
Osmanlıdan sonra emperyalistler , istila ettikleri İslam alemini sömürge haline getirmişler , yetiştirdikleri veya avladıkları , müstemleke aydını , din adamı (!) , islamcı yazar(!) gibi din ve iman hırsızlarını meşhur ederek , toplumları, toplum mühendisliği yönlendirmesiyle bunların peşinde sürü haline getirmişlerdir .
Tarihde dört hak mezhebin mensupları ve bunlara uyan bütün tarikatler ve cemaatlar asla bir birbirlerini dışlamamışlardır . Din kardeşliği hiçbir şekilde gözardı edilmemiştir .
Ehli sünnetden sapışın kırılma noktası , Edille-i şer'iyye olan kitap , sünnet, icma-ı ümmet ve kıyas-ı fukaha esasını yani Ehl-i sünnet alimlerinin yolunu bırakarak , kendi akıllarını beğenen müstekbirlerin Kur'an-ı kerime sakim akıllarınca mana verip yorumlamalarıdır . İngiliz casusu Hempher de , ingilizlerin islamiyyeti bozma planlarının esası olarak , edille-i şer'iyyenin son üçünü unutturmağı , yok saymayı ve Kur'ana da istedikleri gibi yorum getirmeği öngördüklerini yazmaktadır .
Bütün bozuklukların altında , şanlı islam tarihinde gelmiş , geçmiş olan ulema-i islamı yok sayıp , onlardan nakil yapmayıp , onların kitaplarının okunmasına mani olarak kendi bozuk , aldatılmış veya uzaktan kumandalı akıllarıyla sözde tefsir , meal ve din kitabı yazarak arkalarından sürüklenen cahilleri aldatmaları yatmaktadır .
İmam-ı Rabbani hazretleri 500 sene evvel zamanının bir alimine ve şeyhine yazdığı 157. mektubunda , (Kur'an-ı kerimden ve hadis-i şeriflerden sizin ve bizim anladıklarımızın hiç kıymeti yoktur . Ehl-i sünnet alimlerinin anladıklarına ve kitaplarında yazdıklarına uymakla mükellefiz) buyuruyor . Başka bir mektubunda , (Kıyas ve ictihad dinin dört temelinden birisidir . Buna uymakla mükellefiz . Keşif ve ilham böyle değildir , bunlara uymakla mükellef değiliz . Evliya bile olsa keşfi ve ilhamı islamiyyet bilgilerine uygun ise yalnız kendisine senettir. Başkalarına senet olamaz) buyuruyor .
İslamiyyet günümüze kadar tertemiz gelebilmişse ve ecdadın kütüphaneleri doğru kitaplarla ağzına kadar doluysa bu , ehl-i sünnet alimlerinin hassasiyyeti ile onların yolunda olan Osmanlı, Selçuklu , Babür, Abbasi , Emevi ümerasının sayesindedir .
Alparslan gazi , ( Biz sade müselmanlarız , bid'at nedir bilmeyiz) derken , Osman gazi dedemiz , (Enbiya vü evliyaya istinadım var benim) diyor .
Osmanlıdan sonra tesbihin ipi koptu . Müslümanlar garip oldu . İslamiyyet fert planına çekildi . Emperyalistler ve yerli işbirlikçileri ile petro dolar gücü hükümferma oldu . Gusül abdestini bilmeyenler Süleyman oldu .
Her şey takdir-i ilahi iledir . Bu günlerin geleceğini Peygamber efendimiz haber vermişti . Öylece olagelmektedir . Güneş bater gece olur , gün doğar gündüz olur .
Gider hâb-i tegâfül didelerden dûr olur bir gün
Bu meclis böyle kalmaz mestler mahmur olur bir gün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder