Yûnus aleyhisselam’ı, Kur’an’daki kıssasını ve o meşhur duasını bilirsiniz elbet..
Ah ne müthiş bir duadır o, yüreği sarıp sarmalayan, serinleten..
Nefsi tokatlayıp adeta kendine getiren..
Tutup ta aklın ve yüreğin elinden, Rabbin önünde diz çöktürten..
Aklı ve yüreği mi sadece?
Hayır! O ikilinin emrindeki söz dinlemez her zerreyi, kulluğa iade eden..
Öyle muazzam bir dua işte, hep dilimde, hep yüreğimde..
Hep dostlara, “yandım!” diyenlere ilaç gibi sunduğum o muazzam iksir:
“Lâilâhe illâ Ente subhânek innî kuntu minezzâlimîn”
Yani;”Senden başka ilah yoktur.Seni her türlü noksanlıktan tenzih ederim.Gerçekten ben kendine zulmedenlerden oldum”
Kur’an’ın 10. suresi de, ol Resûl’ün adıyla Yûnus Suresi’dir, malumunuz efendim..
Yûnus aleyhisselam;ın kıssası Kur’an’da çeşitli yerlerde geçer; Saffat, Enbiya ve Kalem Sûreleri’nde de O’ndan bahsedilir.. Bu duanın geçtiği ayet de Enbiya Suresi 87.Ayet.
Yunus aleyhisselam, halkı putperest olan Ninova Şehri’ne peygamber olarak gönderilmişti..Tam 33 yıl onları Allah’a imân etmeye, küfürden kurtulmaya davet etti, tebliğde bulundu ve peygamberlik vazifesini yerine getirdi.
Maalesef sadece iki kişi ona imân etti.. Bunun üzerine kırılan, mahzun olan, hatta kızan ve öfkelenen Yûnus aleyhisselam ;”Ne haliniz varsa görün” diyerek onları terketti!
Halbuki O’na Allah tarafından verilmişti o vazife ve O’nun izni olmadan ayrılmaması, sabretmesi gerekiyordu normalde..Kur’an’da bir ayette buna işaret edilerek;
“Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. Balık sahibi (Yûnus) gibi olma!” buyurularak, Rabbin bundan hoşnut olmadığı belirtilir..
Daha sonra Yûnus aleyhisselam, o kızgınlıkla Ninova’dan ayrılmak için bir gemiye biner ve Rabbin hoşnutsuzluğu neticesinde zincirleme ilahi bir kurgu halinde gelişen olaylara bakınız ki bundan sonra;
Gemi batmaya yüz tutacak, bunun üzerine hafiflemesi için yolculardan birinin suya atılması gerekecek, kimin suya atılacağını tespit için kur’a çekilecek ve kur’a Yûnus aleyhisselam’a isâbet edecek.. Sonra denize atılacak ve büyük bir balık O’nu yutacaktı.. Saffat Sûresi-141
İşte efendim orada, tam balığın karnında, o simsiyah 3 karanlığın aleyhinde birleştiği o vakitte hatasını anlar Yûnus aleyhisselam..
Kendini ve nefsini levmeder..Âh eder, yanar..
O âh ki nasıl bir âh, yanmak ki nasıl bir yanmak?
Yer gök tesbih eder Yûnusca ve çağlar aşar sesi..
Çağ çağ dolaşır, şu bahtsız vakitlerde yüreğime ulaşır;
“Lâilâhe illâ Ente subhânek innî kuntu minezzâlimîn”
Senden başka ilah yoktur ya Rabbi!
Seni birler, ancak seni tesbih ederim..
Bildim ya Rabbi Sensin en yüce!
Sensin tapılmaya, ibadete en layık olan..
Tüm taptıklarımı sildim bak, kapına geldim ya Rabbi!
Gözüm yaşlı, yüreğim mahzun, pişmanlıktan iki büklüm bedenim..
Ah ya Rabbi! Ben seni, bir an da olsa umursamayarak “ben!” dedim..
Ah ya Rabbi! Ben güya seni “Hiç”ledim, kendimi bilinmezlere attım.
Ah ya Rabbi yetiş! Ben nefsime zulmettim..
Ah ya Rabbim yetiş! Ben zalimlerden oldum..
Ben hiç utanmadım ya Rabbi, dairenden kendimi dışarı attım..
Ah ya Rabbi! Bana ne desen haktır,
Ah ya Rabbi bu nedir ki?! Ne belalar yollasan müstehaktır!
Ama bilirim ki Rahman’sın, Rahim’sin.. Dengin, benzerin yok..
Bilirim ki Vedud’sun ya Rabbi! Tut n’olur, düşmesin şu serseri yüreğim!
Bilirim ki Ğafur’sun, Tevvâb’sın, Afuv’sun ötesi yok..
Gözüm yaşlı yüreğim mahzun, iki büklüm bedenim..
Affet Allah’ım Affet beni.. Senden başka kime gideyim?
Denizin karanlığından,
Gecenin karanlığından,
Balığın karanlığından,
Sana, Nur’una, Affı’na, Kucağına sığınırım..
Her üçüne de hükmedensin Kudretli ve Hakim’sin..
Çektim elimi, yüreğimi sebeplerden, tüm taptıklarımı sildim kapına geldim ya Rabbi!
Bilirim ki Vedud’sun ya Rabbi..Senden başka kime gideyim?
Gözüm yaşlı yüreğim mahzun, pişmanlıktan iki büklüm bedenim..
Affet Allah’ım n’olur affet beni..
Böyle içten, böyle pişman, böyle candan yakarınca hiç Affetmez mi Yaradan?
Affetti ve bir bir kaldırdı karanlıklarını, selamet sahillerine ulaştırdı..
” Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte biz iman edenleri böyle kurtarırız ” -Enbiyâ- 88-
Burada bir ihtar var Yûnus aleyhisselam’ın şahsında bize, çağlara:
“Eğer tesbih edenlerden olmasaydı, kıyamete kadar onun karnında kalırdı”
-Saffat- 143-144-
Yûnus aleyhisselam’ın kıssasından alacağımız çok dersler var..Demek ki efendim başımıza bir musibet, olmadık bir iş gelirse, ilkin hemen kendimize dönüp muhasebe yapmalı;
“Ben ne yaptım?!” demeli..
Hatamızı bilip, pişman olup, günahlarımıza tevbe etmeli, yürekten Allah’a sığınmalı..
O’nu tesbih etmeli, bol bol istiğfar etmeli ve Yûnus aleyhisselam’ın bu duasını Yûnusca okumalı:”Lâilâhe illâ Ente subhânek innî kuntu minezzâlimîn”
İşte o zaman, bütün sebepleri elinde tutan, herşeye hükmü geçen Zat’ı bilip O’na yönelince aydınlanacak bizi sıkan boğan karanlıklar..
Bir bir çözülecek kör düğümler..
Olmaz sandıklarımız olacak, açılacak yollar..
Geceler gündüze dönecek,
Bahar olacak kışlar..
Yûnusca okumalı ama
Demek ki;
Allah varsa gam yok, telaş yok..
Allah varsa umutsuzluk yok asla..
Öyleyse ey nefsim;
Neden gidiyorsun ki başkasına?
Hiç gücü yetmeyen oncasına?
Hem zelil, hem de onursuz kulcasına?!
O’na git!
Ve ısrarla söyle kapısında iki büklüm:
“Lâilâhe illâ Ente subhânek innî kuntu minezzâlimîn”
Bak nasıl bir bir çözülecek kör düğümler..
Olmaz sandıkların olacak, açılacak yollar..
Geceler gündüze dönecek,
Bahar olacak kışlar, biiznillah.
Muhabbetle efendim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder