Bir babanın değeri
“Güzel Leman’ a babası oyuncak bir mutfak takımı almıştı. Pırıl pırıl parlayan bu küçük madeni kapları çok sevmişti. Ona bundan daha güzel bir hediye verilemezdi.
Mutfak takımına kavuştuğu gün, sevincine diyecek yoktu. Onları yıkamış, kurulamış, kutusuna yerleştirmişti. Arkadaşları kendini ziyarete geldikçe mutfak takımlarını çıkarır, onlara yemek pişirir, ziyafet verirdi. Kardeşi kemal, sık sık oyunlarını bozuyorsa da Leman fazla ses çıkarmıyordu.
Bir gün, ablası okulda iken, kardeşi onun mutfak takımlarıyla oynamak istediğini söyledi. Babası da verdi. Kemal kıskanç bir çocuktu. Niyeti oynamak değil, ablasının oyuncaklarına zarar vermekti. Nitekim oynuyormuş gibi yaparak bardaklardan birini ayağı ile ezdi
Leman, eve gelip mutfak takımının dağılmış olduğunu görünce heyecanlandı. Onları düzeltmek isterken ezilmiş bardağı fark etti. Üzüntüden gözlerine iri yaş taneleri doldu. Annesi oyuncakları Kemal’e babasının verdiğini söyleyince sesini çıkarmadı. Acısını kalbine gömdü.
Ertesi gün iki tabak daha aynı akıbete uğrayınca Leman dayanamadı. Ezilmiş bardağı ve tabakları alıp babasına koştu: “Babacığın, görüyor musun; Kemal oyuncaklarımı ne hale getirmiş!..” dedi ve ağlamaya başladı: babasının cevabı ne oldu biliyor musunuz: “Ne olmuş yani! Onların ben vermedim mi? Çekil git şimdi başımdan, seninle uğraşacak zamanım yok!”
Leman, kendisi için çok değerli oyuncakların ezilmiş olmasına aldırış etmeyen bu babaya içinden kin besledi. Aradan bir hafta bile geçmemişti ki, küçük kızın pembe yanakları soldu. Eski neşesini kaybetti. O olaydan sonra, babasına sevgi ile baktığını gören olmadı...”
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder