"SENSİN" ben denilen yalandır !


?ui=2&view=att&th=1248178175ef5a5e&attid=0.1&disp=attd&realattid=ii_1248178175ef5a5e&zwVâsıl olmaz kimse Hakk’a cümleden dûr olmadan
Kenz açılmaz şol gönülde tâ ki pürnûr olmadan



Sür çıkar ağyârı dilden tâ tecellî ede Hakk
Pâdişâh konmaz saraya, hâne mamûr olmadan


Hakk cemalin Kâbe'sini kıldı âşıklar tavaf
Yerde Kâbe, gökyüzünde Beyt-i mamûr olmadan

Mest olanların kelâmı kendiden gelmez veli
Ya niçin söyler Ene’l-Hak, kişi Mansûr olmadan?

Mest olup meydane geldim ta ezelden ta ebed
İçmişem aşkın şarabın âb-ı engûr olmadan

"Mûtû kable en temûtû"* sırrına mazhar olan
Haşr-ü neşri bunda gördü nefha-i sûr olmadan

Âşıkın çok derdi amma sırrın izhâr eylemez
Söylemesi terk-i edeb çünki destûr olmadan

Bir acaîb derde düşmüş tutuşur Şemsî müdâm
Hakk'a makbûl olmak ister, halka menfûr olmadan


Bir gün, bir âşık sevgilisinin kapısına giderek, kapısını
çaldı. İçerideki sevgilisi: ''Kim o? '' Âşık: ''Kapıyı çalan
benim.'' Bunun üzerine sevgili, ''Git kapımdan, senin içeriye
girme zamanın daha gelmemiş. Benim aşk soframda hamlara yer
yok'' diyerek kapıyı açmadı.
Kişiyi olgunlaştıran, nifaktan kurtaran, ayrılığın verdiği
ıstıraptır. Sevgilinin kapısından geri çevrilen âşık, yollara
düştü. Tam bir yıl ayrılık acısıyla yandı, sevgili hasreti
çekti.
Ayrılık acısıyla piştikten sonra, sevgilinin evi etrafında
dolaşmaya başladı. Cesaretini topladı. Sevgiliyi incitecek bir
söz söylememe özenini göstererek, edeple kapının halkasını
vurdu. Sevgili içeriden, ''Kapıyı çalan kim?'' diye sordu.
Âşık, ''Ey gönlümü almış olan güzel! Kapıdaki sensin'' dedi.
Sevgili, ''Mademki sen ben olmuşsun, gir içeri. Gönül evi
dardır. İkiliğe ise, yer yoktur'' diyerek aşığı evine aldı.


Hiç yorum yok: