İsteyerek işlediğin hata / lar yüzünden üstüne istemeden giydiğin bir elbise gibi değil midir pişmanlık?
Yaptığın, yaptığını bildiğin, yaptığını unutmayacağın hataların elinde dikilir bu elbise … Bağışlanmış olduğunu BİLMEN bile pişmanlık gömleğinin düğmelerini çözmeye yetmez. Aslında üstüne değil, içine giyersin bu elbiseyi …
O kadar içeriden giyinirsin ki, sen onu değil de o seni giyinmiş gibidir. Astari dışarı bakar; kumaşın görünen yüzü içine doğrudur. Başkalarına sevimsiz astarını gösterir; dikişlerinin sarkmış uçlarını sergiler, hatalı ve günahkar olduğunu dillendirir. Sana gösterdiği yüzü ise daha sevimlidir; içindeki o kırgınlıkla seni yeni hatalardan alıkoyan, günahın sancısını hissedilir kılan aldatmaz bir nasihatçıdır. Sık sık kulagina eğilir, konuşur seninle.
Kendini unuttuğun zamanlarda, usulca kenara çeker seni, yeniden yola koyar. Yaptığın, yaptığını bildiğin ve yaptığını unutmadığın hata ile bir çeşit sözleşme imzalamış gibisindir. O hata, Geçip gitmiş olsa da, bıraktığı pişmanlık yoldaşın olacaktır bundan böyle. Üzerinden hiç çıkaramadığın elbise gibi. Hep onunla yürüyeceksin. çok sonraları farkedeceksin ki, kendini kusurlu BİLMEN, seni gururunun elinden kurtaracaktır.
Kusursuzluk gemin delinince, nefsinin kalbini gasbetmesi önlenmiştir. Günahın ile öylesine mahçup olursun ki, kendini günahsız sanan nicelerinden daha büyük bir yakınlık kazanırsın Rabbinin katında.
Hataların yakarışın kapısını açar, mahçubiyetin seni Rabbinin kapısında sabit tutar. Akl / anmamışlığın rahmetin eteğine sımsıkı yapıştırır dudaklarını. Sonra, tekrar kuşanırsın sabrını …
Pişmanlığının koluna bir daha girersin. Yeniden yürürsünüz yan yana. Ama bu defa yaptığı affedilir gibi değildir. Görünür bir sebep yokken içinde büyüttüğün, cennetin bahçelerinde oynattığın Masumiyet çocuğunu öldürüverir pişmanlık Hızır’ı. Masum değilsindir artık; günahkârsındır. Bak, kirlendin, karalandın!
Çıkışırsın hemen: “Tertemiz bir canı katlediyorsun ha! Gerçekten sen fena bir şey yapıyorsun!” Oysa, ancak sonradan anlayacaksın ki, hatadan dönmen hataya hiç düşmemenden daha sevimlidir Rabbinin katında.
Günahkârlığın getireceği karlar için günahsızlığının boynunun vurulması gerekmektedir. Aklığının peþine günahın ağına Düşmeden düşemiyorsun işte …
Öyle bir yangın ki yandığın, ancak kendi küllerinle söndürebiliyorsun yangınını …
Pişmanlığın bu sırrı bilmeyişini de yüzüne vurmaz. Yoldaşlığa yeniden kabul eder seni. Ancak bu defa hiç hak etmeyenlere yapılan iyiliktir itirazının sebebi.
Hızır’ın kendilerine yiyecek vermeyi reddeden köylülerin yikik duvarını hiç ücret istemeden onarmasına itiraz eder Musa. Oysa, bilmez ki, Hızır, duvarı onararak, duvarın altında saklı ve iki yetime ait hazinenin başkalarının eline geçmesini önlemiştir.
Duvarların altında günahlara rağmen içinde büyüttüğün yikik, yetim bıraktığın masumiyetin ümitlenme Hazinesi rahmetten saklıdır.
Pişmanlık, sana hata edebilir olduğunu bildirerek, başkalarının hatalarını da Affetmeyi, yikik duvarlarını onarmayı öğretir. Pişmanlığının elinden tutarsan, dostunun bahçesindeki yikik duvarları onarabilirsin.
Kardeşinin hatasını örtüp kusur duvarını onarırsan, bir gün onun pişmanlıkla geri dönmesine yol olursun. Böylece, hatalarının altında saklı, günahlarının içinde gizli rahmet ümidini hem kendin için hem onun için korumuş olursun.
Öyleyse, pişmanlığının yoldaşlığına itiraz etme …
Sessiz Hızır’ın ile yolunu ayırma!
Senai Demirci
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder