Süleymaniye Camii yapılıyordu. Mimar Sinan, bir an olsun ustaların yanından ayrılmıyor, gerektiğinde harç karıp taş çekiyordu. Herkese de çalışması ölçüsünde ücret veriyordu.
Çok iyi çalışan bir taşçı ustası vardı. Kendisi Rum’du. Fakat diğer ustaların iki misli fazla iş yapıyordu. Mimar Sinan hemen adamın ücretini artırdı. Günde üç akçe fazla vermeye başladı. Diğer taşçı ustaları bunu öğrenince Mimar Sinan’a gidip kendilerine de aynı ücretin verilmesini istediler. Fakat Sinan reddetti. Taşçı ustaları bağırıp çağırmaya başladılar. Durum, padişaha bildirildi.
Devrin padişahı Kanunî, Mimar Sinan’ı huzuruna çağırdı: “Bre Sinan, filan ustaya üç akçe verdiğin halde, diğerlerine niçin eksik veriyorsun? Benim gibi bir padişahın mülkünde bu adaletsizliği nasıl yaparsın?“ “Haşa padişahım, yaptığım adaletsizlik değildir. Lütfedip buyrunuz, kendi gözleriniz le gördükten sonra idamıma ferman etseniz boynum kıldan incedir.“ Birlikte inşaat sahasına gittiler.
Sinan, çalışan taşçı ustalarından birini gösterdi: “İşte üç akçe fazla verdiğim usta budur padişahım.“ dedi. Önce kaç çekiç vurduğunu saydı, sonra da padişaha diğer taşçı ustalarını gösterip: “Şimdi de bunların çekiç vuruşunu sayacağım.“ dedi. Saydı. Ortaya önemli bir fark çıktı. Bu emeğinin karşılığını elbette alması lazımdı. Mimar Sinan, Sultan Süleyman’a döndü:
“Padişahım, hak sahiplerine, haklarını eksiksiz verin, buyuran rabbimin huzuruna, yüz akıyla çıkmaktan başka düşüncem yoktur. Bunun için fazla vurulan çekiçlerin, fazla yontulan taşların hakkını fazla ücret ödemek suretiyle karşılamaya mecburum. Kul hakkı, hakların en zorlusu, ahirette hesabı en çetin olanıdır,“ Padişah, Mimar Sinan’a hak verdi. Ayrıca onu kutlayıp ödüllendi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder