Cenab-ı Hâk şöyle buyurmaktadır:
Bismillahirrahmanirrahim
‘Bir gece kendisine âyetlerimizden bir kısmını gösterelim diye, kulunu Mescid-î Haram’dan, çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah, noksan sıfatlardan münezzehtir; O, gerçekten işitendir, gözetendir’. İsra sur. Ayet:1
Bir diğer surede de şöyle buyruluyor:
‘Şimdi siz onun gördüğü üzerinde kendisiyle tartışıyor musunuz? Andolsun ki, Onu bir başka kez daha inişte gördü. Sidretu’l-Münteha’nın yanında. Barınma (Me’va) cenneti onun yanındadır. O zaman O gördüğünde Sidre’yi kaplayan kaplıyordu. Göz kaymadı ve (sınırı) aşmadı da. Andolsun ki o Rabbinin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.’ Necm, 53/12-18
Miraç Ne Şekilde Vuku Bulmuştur?
Peygamberimiz s.a.v. şöyle buyurmuşlardır:
‘ Bir gece halam Ümmühanın evinde, diğer bir rivayete göre Kâbe’de iken Cebrâil a.s. geldi. ‘Ey muhterem nebi Yargılayıcı olan Rabbinin huzuruna varmak için kalk, melekler seni bekliyorlar dedi.
Göğsümü göbeğime kadar yardı, kalbimi çıkarıp iman dolu bir altın tasta yıkadı. Tekrar yerine koydu. Bundan sonra katırdan küçük merkepten büyük beyaz renkte ve Burak isminde bir hayvana bindirildim. Bu hayvan her adımını, gözün görebildiği son noktaya atıyordu. Bir anda Mescid’i Aksa’ya geldik. Cebrail Burak’ı bütün peygamberlerin hayvanlarını bağladıkları bir halkaya bağladı. Mescid’de Peygamberlerin ruhları temessül etti. Bize selam verdiler. Bende selamlarına karşılık verdim. Cebrail bana öne geç nebilere iki rekat namaz kıldır dedi. Bende imam olup namazı kıldırdım. Cebrail bana biri süt, biri şarap dolu iki kap getirdi. Ben sütü içince, yaratılışına uygun olanı seçtin dedi. ‘ Ebû Said-i Hudri’nin rivayetine göre, Peygamber efendimiz s.a.v. şöyle devam ettiler:
‘ Bundan sonra bir Miraç (Merdiven) getirildi ki, ben ondan güzel bir şey görmedim. O miraç ölülerinizin ölürken gözlerini diktikleri şeydir. Ölülerin ruhları, bu merdivenden yukarı çıkar. Cebrail beni bu merdivenden Hafaza kapısına kadar çıkardı. Yani dünya semasına kadar bir anda geldik. Burada Cebrail, semanın açılmasını istedi ve orada şöyle bir muhavere geçti. İçerden soruldu:
- Sen kimsin?
- Ben Cebrail’im.
- Yanında ki kim?
- Muhammed s.a.v.
- Ya O Resûl olarak gönderildi mi?
- Evet.
‘ Hemen kapıyı açtılar ve beni selamladılar. Bir de ne göreyim, semayı muhafaza eden İsmail isminde müvekkil bir melek, yanında yetmiş bin melek o meleklerden her birinin yanında yüz bin melek var’. ‘Bunlardan ayrılınca bünyesi yaratılışından beri hiç değişmemiş bir adamın yanına geldim. Kendisine zürriyetinin ruhları arz edilince Mümin ruhu ise, ne güzel, ne hoştur. Bunun kitabını İlliyyin’de kılın diyor. Kafir ruhu ise, ne kötü ruh, ne fena rayiha.. Bunun kitabını Siccil’den kılın diyor. ‘
- Ya Cebrail bu kim? diye sorduğumda,
- Bana Adem’dir diye cevap verdi. O bana selam verdi ve hoş geldin ey salih nebi, ey salih evlat diye karşıladı.
Burada bana cehennem gösterildi. Orada, çeşitli şekillerde azap gören kavimler gördüm. Dudakları deve dudağı gibi bir kavim gördüm ki, başlarına bir takım memurlar konmuş dudaklarını kesiyorlar. Bunların kim olduklarını sorunca, Cebrail, yetim malı yiyenler olduklarını söyledi. Yine orada pislik yiyen zinakarlar, kendi etlerini yiyen gıybetçiler, yerlerde ve Firavun hanedanının ayakları altında çiğnenen faizciler, baş aşağı ayaklarından asılmış zina eden ve çocuklarını öldüren kadınlar gördüm.
‘ Sonra ikinci semaya çıktık.Orada Yusuf a.s. ile buluştuk. Yanında ümmetinden kendisine tabi olanlarda vardı. Yüzü, ondördüncü gecede ki ay gibi idi. Onunla da selamlaştık.
Peygamber efendimiz üçüncü semada iki teyze zade Yahya ve İsa a.s. ile, dördüncü semada İdris a.s. ile, beşinci semada Harun a.s. ile ve altıncı semada Musa ile görüştü. Onlarında hepsi, ‘ Hoş geldin ey salih kardeş, salih nebi’ dediler’.
Resûlü Ekrem anlatmaya devam ediyor:
‘ Daha sonra yedinci semaya geçtik. Orada İbrahim a.s. ile buluştum. Sırtını Beytül Mamur’a dayamış, beni selamladı ‘ Hoş geldin ey salih nebi! .. Hoş geldin ey salih evlat dedi. Burada bana denildi ki,’İşte senin ve ümmetinin mekanı’. Sonra Beytül Mamur’a girdim. İçinde namaz kıldım. Bu beyti her gün yetmiş bin melek tavaf eder, ve bir daha kıyamete kadar tavaf için sıra gelmez.’
Peygamber efendimiz, burayı anlatırken, şu ayeti kelimeyi okudular: ‘Rabbinin askerlerinin adedini ancak Rabbin bilir.’ El-Müddesir sur: ayet:31
Peygamberimiz, yedinci semada gördüklerini anlatmaya devam ediyor:
‘ Burayı gezerken bir ağaç gördüm ki bir yaprağı bu ümmeti bürür. Ağacın kökünden bir menba akıyor ve ikiye ayrılıyordu. Cebrail’e bunu sorduğumda dedi ki, ‘Şu rahmet nehri, şu da Allah’ın sana verdiği Kevser Havzıdır.’ Rahmet nehrinde yıkandım. Geçmiş günahlarım affedildi. Sonra Kevser yolunu tutarak cennete girdim. Orada göz görmedik, kulak işitmedik, beşerin hayal ve hatırına gelmeyecek olan şeyler gördüm.
‘Bundan sonra Sidretül Münteha’ya kadar çıktık. Sidre’den yükselince Cebrail durakladı ve’ Ya Muhammed, yemin ederim ki, ben buradan bir karış ileriye geçersem yanarım. Benim buradan ileriye geçmeye takatim yoktur’ dedi.
Resulü Ekrem, lâhut âleminin bu en yüksek yerinde REFREF denilen bir vasıtayla, Allah’ın dilediği yere geldi. Bir rivayette, Peygamberimiz şöyle buyuruyorlar:
‘Sidre’den sonra öyle bir yere yükseldim ki, kaza ve kaderi yazan kalemlerin çıkardıkları sesleri duydum. Arşın altına geldiğimde, Arşın üstüne baktım, ne zaman var ne mekan, ne de cihet. Rabbimin şu lâhuti sesini işittim:
‘Yaklaş ey Muhammed. Ben de Kabe Kavseyn miktarı yaklaştım. Rabbimin ilhamı ile şunları okudum: ‘Ettehiyyatü lillahi, vessalevâtü, vettayyibatü.’ (En güzel tahiyye Allah’a mahsustur. Bedeni ve mali ibadetler de O’na layık ve mahsustur.) Bunun üzerine Allah C.C. şu mukabelede bulundu:
‘ Es-selâmü aleyke eyyühen-nebiyyü ve rahmetüllahi ve berekâtühû.’ (Ey nebi, selâm sana olsun. Allah’ın rahmeti ve bereketi de sana olsun.) Ben tekrar, Es-selâmü aleynâ ve alâ ibadillahissalihine. Eşhedü enlâ ilâhe illallah ve Eşhedü enne Muhammed en abdühu ve resulü hu.’(Selâm, bizim ve Allah’ın salih kullarının üzerlerine olsun. Ben şahadet ederim ki, Allah birdir. Ondan başka ilâh yoktur. Yine şahadet ederim ki, Muhammed, Allah’ın kulu ve elçisidir.) dedim.’
Bir diğer rivayette:
Artık Allah bana vahyettiğini vahyetti. Üzerime her gündüz ve gece içinde elli namaz farz kıldı. Musa’nın a.s. yanına indim. Rabbin ümmetin üzerine neyi farz kıldı? diye sordu. Elli namaz farz etti, dedim. Rabbine dön ve ondan azaltmasını iste. Çünkü ümmetin buna güç yetiremez. Ben İsrail oğullarını imtihana tabi tutmuş ve onları tecrübe etmişimdir, dedi. Ben de Rabbime döndüm ve: Ey Rabbim! Ümmetim üzerine hafiflet, diye niyaz ettim. Benden beşini indirdi. Musa’ya döndüm. Benden beş namazı indirdi, dedim. Muhakkak ümmetin buna güç yetiremez. Binaenaleyh Rabbine dön ve hafifletmesini iste, dedi. Böylece Rabbim Tebareke ve Teala ile Musa a.s. arasında gidip gelmeye devam ettim. Nihayet (Rabbim bana) şöyle buyurdu: ‘Ey Muhammed! Onlar her gündüz ve gece içinde beş namazdır. Her bir namaz için on (sevap) vardır. İşte böylece elli namaz olur. Her kim bir iyilik yapmaya niyetlenirde yapamazsa, onun lehine bir iyilik yazılır. Eğer yaparsa on iyilik yazılır. Her kim bir kötülük yapmaya niyetlenir de yapmazsa onun aleyhine hiç bir şey yazılmaz. Eğer yaparsa, bir tek kötülük yazılır.’ Sonra indim ve Musa’nın (a.s.) yanına vardım. Kendisine haber verdim. Rabbine dön ve ondan hafifletmesini iste, dedi. Allah Resulü s.a.v.: ‘Rabbime çok döndüm, nihayet artık ondan utandım, cevabında bulundum’ buyurdu. S. Müslim
Miraç vakıasını Hz.Muhammed’den 45 sahabe rivayet etmiştir.İbni Kesir’in ifadeleri bu meyandadır. Sözü edilen sahabelerin bazıları şunlardır: Enes b.Mâlik,Ebu Hureyre, Ebu Zer, Mâlik b.Sa’Saa, İbni Abbas, Cabir b.Abdullah, İbnu Mesud …. Bu rivayetler, S. Bûhari, S.Müslim, Sünen Nesaî, gibi meşhur kütübi site kitaplarında mevcuttur.
Miracın Sübut Delilleri:
İsra ve Miraç olayının meydana geldiği, hem Kuran’la Hem Resulullah’ın sünneti yani hadisleriyle hemde İslâm ümmetinin icma’sı ile sabittir. İhtilaf İslâm ümmeti arasında mevcut değildir. sadece oluş biçimi özerinde bazı farklı görüşler olmuştur. Farklı görüş sahiplerinin, delilleri zayıftır.
- Miracın Mekke’den Mescidi Aksa’ya kadarki kısmı kitapla sabittir. Bunu İnkar eden kâfir olur.
- Mescidi Aksa’dan semalara kadar ki kısmı meşhur hadislerle sabittir.bunu inkar eden kimse fasıktır.
- Semadan Mâverâyı aleme çıkışı ise Haber-i âhad ile sabittir. Bunu inkar eden ise Muhti (hata etmiş) olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder